Dünyanın dört gözle takip ettiği, 2016 ABD seçim sonuçları belli oldu. ABD’nin yeni başkanı: Donald Trump.
Demokrat Parti’nin güçlü adayı Hillary Clinton’a karşı başkanlık seçimini kazanan Cumhuriyetçi Donald Trump’ın başarısını bir sürpriz olarak mı görmeli? Yoksa altında doğru konumlanmış bir marka stratejisi mi var?
Bir marka başarısı olarak Donald Trump’ı ele aldığımızda bugün gelinen noktanın pek de sürpriz olmadığını söylemek mümkün. Siyasi iletişim alanına adeta bir pazarlama dersi veren Donald Trump, pek çok taktiksel hata yapmasına rağmen bunu kişisel markasının aleyhine çevirebildi.
İş dünyasındaki başarılarıyla önemli bir konumda olan Trump’ın pazarlama içgüdüleri, seçim başarısında kilit noktaydı. Donald Trump, adeta reklam sektöründe sınır tanımayan bir marka gibi rakibine yüklenmekten vazgeçmedi. Pazarlamanın mühim kurallarını seçim kampanyasına uygularken karakterini de olduğu gibi sergileyen Trump, marka konumlandırmasında daima karşı tarafın negatif yönlerine odaklandı.
Bunun yanı sıra, Donald Trump, körü körüne bir pazarlama stratejisine bağlı kalmaktansa kriz durumlarında sezgisel çıkışlarıyla kişisel markasını yönetmeyi başardı. Talihsiz açıklamalarıyla medyada epey yer edinen Donald Trump, “reklamın iyisi, kötüsü olmaz” fikrini sadık kalan bir adaydı.
ABD’nin yeni başkanı Donald Trump ve ailesi hakkında iki kitap kaleme alan biyografi yazarı Gwenda Blair şu sözleriyle aslında her şeyi özetliyor:
“Trump, bir tüccar ve sattığı şey kendisi – inandığı şey de.”
-Gwenda Blair
Donald Trump’ın başkanlık dönemi boyunca Dünya siyasetininde neler olur bilinmez ama koltukta iddalı bir pazarlamacının olduğu kesin.