Hikayenin gücü, çok çok eskilere dayanıyor. İnsanlık, farklı iletişim biçimlerini keşfetmeden önce, bağ kurmak ya da eğlenmek için bir ateş etrafında toplanıp etrafta keşfettikleri her şeyi hikaye olarak birbirleriyle paylaşıyorlardı.
Çocukluğunuzu hatırlayın… Büyüklerimizin anlattığı ilgi çekici hikayelerden şu an bile birkaç iz kalmıştır. Çünkü; hikaye ile kurulan bağ, unutulmaz.
Bu durum, şu an için söylediğimiz duygusal bir çıkarım değil. Aksine, bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek. Hikayeler, beynin farklı bölgelerini harekete geçirdiği için diğer iletişim yöntemlerinden üstündür. Dolayısıyla, marka iletişiminde hikayenin gücü küçümsenemez.
Markanız, bir hikaye anlatıcısı olarak yola çıktıysa, sizi dinleyen müşterilerinizin zihninde farklı bölgeler aktif hale gelir.
Beyindeki her bölge, hikayede tanımlanan belli duygular dahilinde tetiklenir. Böylece, markanız soyut bir algı olmaktan ziyade, müşterilerin kendi deneyimleri ile somutlaştırdığı gerçekçi bir imaja dönüşür.
Markanız Neden Hikaye Anlatmalı?
Her şeyden önce hikaye, duygularımıza seslenir. Duygular, mantıktan ayrı bir çerçevede kendi hakimiyet alanına sahiptir. Üstelik, müşteri kararlarını yöneten mantık değil, duygulardır. Bunun için; “tadı güzel olanı” değil “bizi mutlu eden kolayı” seçeriz. Ya da “giydiğimiz kazağın bizi sıcak tutması” yerine “giyince özgür kılacak bir kazak satın almayı” tercih ederiz. Çoğu kez aldığımız şey ürünün kendisi değil, bize hissettirdiği duygudur. İşte bu nedenle marka iletişiminde “hikaye anlatanlar daima kazanır.” Çünkü; hikayeler, insanların eyleme geçmesi için ilham vericidir.
Marka Hikayeciliğinde Nelere Dikkat Edilmeli?
Her şeyde olduğu gibi marka hikayeciğinde de özgün olmak birincil kural. Bunun yanı sıra; marka algınızı güçlendirmek için hikaye anlatımını tercih ediyorsanız ufak maddeleri dikkate almanızı öneririz.
- Hikayeniz Kişisel Olsun: Kitlelere değil, bireye seslenin. Kullanıcılarınızın koca kalabalık içinde biricik hissettiğini unutmayın. Müşterilerinizle duygusal bağ inşa edin.
- Klişelerden Kaçının: Kimse basma kalıp sözlere itimat etmez. Klişeler, kullanıcılar üzerinde küçük bir etkiye sahiptir.
- Karmaşık Bir Dil Kullanmayın: Hikayenizin herkes tarafından anlaşılabilir olması için durumu basitleştirin. Sırf havalı gözükmek uğruna, hikaye dilinizi karmaşık terimlere ya da yabancı kelimelere boğmayın. Eğlenceli ve basit bir deneyim yaşatmayı amaçlayın.
- İlişkilendirilebilir Olun: Her şeyin bir anlamı olmalı. Marka hikayenizin de öyle. Kullanıcı için anlamlı olan, gerçek hayatta ilişkilendirilebilir şeylerden bahsedin.
- Tasvirin Gücünden Yararlanın: İnce detayları tanımlama gücünüzü marka hikayenizde mutlaka kullanın. Böylece, beynin birçok alanını aktif hale getirebilirsiniz.
Unutmayın ki;
‘Kalıcı bir hikaye herkes hakkında olmalıdır, yoksa zamana karşı direnemez. Yabancı ve garip olan ilgi çekici değildir, sadece kişisel ve alışılmış şeyler ilgi çeker.’
– John Steinbeck